Kahta neresidir?

 

 

 

Kâhta’nın geleceği geçmişinde gizli

 Her yıl binlerce turistin akın ettiği, dünyanın sekizinci harikası Nemrut Dağı’nın eteklerinde ki Kâhta, Atatürk barajının kıyısında verimli topraklara sahip. Bir zamanların tütün yetiştirilen arazilerinden artık petrol fışkırıyor.100 binin üzerindeki nüfusuyla Kâhta Irgatların memleketi olmaktan çıkar mı? Bu sorunun yanıtını en iyi bilen kişilere sorduk. Kâhta’yı Kâhtalılar anlattı.

 

Dünyanın en güzel gündoğumu görüntüsü

Adıyaman-Kâhta denilince ilk akla gelen tabii ki Nemrut dağı ve gündoğumları. Dünyanın birçok ülkesinden turistler bu görüntünün hayali ile buraya akın ediyor. Kommagene krallığını görmeye gelen yerli ve yabacı ziyaretçiler 2150 metre yüksekliğindeki Nemrut dağına her mevsim tırmanıyor. Kâhta’da ki rehberler eşliğinde yapılan gezilerde ya gündoğumu ya da günbatımı mutlaka izleniyor.

İki bin yıllık geçmişiyle hala zamana meydan okuyan Nemrut tapınağı 19 y.yılda Alman Karl Sester tarafından açığa çıkarılmış. Bu keşfin ardından Türk arkeolog Osman Hamdi Bey kazıları başlatmış. Günümüze kadar yapılan kazı çalışmalarında Türk alman ve Amerikalı bilim adamları çalışmış.

Bu çalışmalar arasında Prof.Dörner ve Prof.Şahin’inkiler en kaydadeğer olanları Kurucusu Antiokhos tapınağın sadece kendi hierothesion’u(tapınaksal anıtmezar) değil yeni bir dinin de merkezi  olmasını istemiş. Bu dinin Pers Part dünyasını Grek Roma dünyasıyla barış içinde kaynaştırması  amaçlanıyordu ve Nemrud Dağı’nın zirvesinden tüm dünyaya yayılacağına inanılıyordu. Dağda üç teras bulunuyor: Doğu, Batı ve Kuzey. Bu terasların yeterince geniş olabilmesi için Kommagene inşaatçıları dağın tepesini neredeyse tamamen kesmişler. O kadar ki sadece Doğu Terası için 1500 metre küp masif kaya traşlanmış. Batı Teras’ında, zirvenin solunda, yer alan 10 metre yüksekliğindeki yontulmuş kaya yapılan işin büyüklüğü hakkında bize bilgi vermektedir. Nemrud Dağı’nın tepesinde 50 metre yüksekliğinde ve 150 metre çapındaki 30,000 metre küp hacmindeki muazzam bir mıcır yığınından oluşturulmuş. Antik tören yolu tümülüsün çevresini yapılmaktaymış..

 

Petrol yatakları ve iş imkânı

Kâhta’da petrol aramaları 1965’lerde başlanmış. Ersan Petrol Kâhta’nın 15 km güneyinde çıkardığı ham petrolü yakıt olarak ve asfalt yapımında kullanmış.1980 yılına gelindiğinde Kâhta’nın çevresinde aramalar başlamış.1985 yılında ise günlük üretim 70 bin varil civarına ulaşmış. Fırat havzası arasında, Kâhta, Karakuş, Cendere civarında petrol kuyuları keşfedilmiş. O dönmede Türkiye’de üretilen petrolün %70 ‘ine yakın bir oran bu kuyulardan çıkarılıyormuş. Fakat zamanla aramalara ara verilmiş. Son dönemlerde ise Güney Yıldızı adı altında Alaedin&Middleeaest şirketi petrol aramaları yapıyor. Kâhta’da ise 30’un üstünde kuyu açmış.

Peki, petrol aramalarının Kâhta’ya faydası nedir? İşte bu soru bir muamma. Sahiplerinden 99 yıllığına kiralanan araziler üzerinde birkaç bekçinin dışında istihdam edilmiş Kâhtalı bulunmuyor.

 

Kâhta turizm sektörü ve körfez krizi

Kâhta’nın kalkınmasında belki de en büyük rolü üstlenen sektör “Turizm”dir. Dünya İnsanlık Kültür Mirası listesinde yer alan Nemrut Dağı ve Arsameia, eski Kâhta kalesi, Roma Köprüsü ve Kommagenelilerin Aile Anıt Mezarı olan Karakuş Tümülüssü ile kültür turizminin önemli merkezleri olma özelliğini halen koruyor. Kâhta’da 1970’ler de başlayan turizm hareketi 1991 yılına kadar %90’ı yabancı yıllık 150 bin turistle önemli gelir kaynağı olmuş. Körfez krizi sırasında büyük çöküntüye uğrayan turizm sektörü ilerleyen yıllarda toparlanma yoluna girmiş. 2002 yılında bu rakam 180 bine ulaşmış. En son 2007 yılındaki raporda 94bin 643 yerli yabancı turistin bölgeyi ziyaret ettiği görülüyor.

 

 

Turistin Kâhtalı esnafa faydası yok!

İlçe merkezinin iç kısmında ve eski Kâhta’da turistik eşya satan birkaç dükkân varmış önceleri. Şimdilerde hiç yok denebilir. Beş yıldızlı otel hiç açılmamış. 1980‘ler de altın yıllarını yaşayan Kâhta şimdilerde o zamanlarını arıyor. Lokanta ve benzeri yerler azınlıkta. O yüzden Kâhta’ya gidince yöresel yemek yeme şansınız yok. Esnaf Nemrut dağına yapılan günübirlik gezileri çok olumlu karşılasa da turistin yüzünü görememekten şikâyetçi. Bilgi aldığımız işyeri sahipleri “Havalimanından alınan turistler sabahın çok erken saatlerinde gündoğumunu görmek için Nemrut dağına çıkarılıyor. Ardından diğer ören yerler gezdiriliyor. Gezinin sonunda yorulan turist otele getiriliyor, akşam yemeğinin ardından odalarına gidiyorlar. Sabah çıkışları yapılan turistler araçlarla havalimanına götürülüyor. Peki, nerde kaldı Kâhta’nın köylerine uğramak. Bu turistler değil köyleri, otelden dışarı bakamıyor. Sezon içindeyken bile sokakta sırt çantalılar dışında kimse olmuyor.” Diyorlar.

Kâhta’nın mevsimleri değişti

Kâhta’nın karasal iklimi Atatürk barajının oluşturulmasıyla daha da yumuşamış. Akdeniz iklimine çalan havasıyla biraz benzerlik kazanmış. Baraj sularının altında kalan köy sayısı yaklaşık 50. “Olsun” diyor Kâhtalı. Yağışların artması aslında sulu tarıma geçişi kolaylaştıracak gibi görünse de şimdilik bu uzak ihtimal. “Sudan yaralanmak için sulama kanallarını yaygınlaşması sağlanmalı” diyorlar. Baraj gerçekten Kâhta’nın görünümünü değiştirmiş. Karasal iklime sahip kent yerini; sahil kasabası görüntüsüne bırakmış. Peki, bu potansiyeli kullanmanın önündeki engeller nedir? Bunların en önemlileri siyasi girişimlerin yapılamaması, sivil inisiyatifin oluşamaması.

 

Çıkmaz sokak gibi oldu

Atatürk barajı yapılmadan önce Kâhta çok önemli bir geçiş yolu imiş. Kâhtalılar Diyarbakır’a gitmek için nehir üzerindeki köprüyü kullanıyorlarmış. Barajın yapımıyla sulara gömülen köprü Kâhta’yı bir çıkmaz sokağa dönüştürmüş. Dolaysı ile taşımacılığı da çıkmaza sokmuş. Şimdilerde saat başı yapılan feribot seferleri ile Diyarbakır ya da diğer illere geçebiliyorsunuz. Kâhtalılar köprü ihtiyaçlarını dile getiriyor. Bir köprü bizi eski konumumuza geri döndürecektir diyorlar.

 

Irgatlık değil sebepleri ortadan kalkmalı

Yılın 9 ayı turizmin canlı kaldığı, geniş ovaları ve tarım arazilerine sahip Kâhta yılda 40.000 insanını diğer illere ırgat gönderiyor. Aileler çocuklarını da alarak fındık için Giresun’a, kayısı için Malatya’ya, patates toplamak için Niğde’ye, seralarda çalışmak için ise Antalya’ya gidiyor.

Kâhta’ya girişte bulunan Küçük Sanayi Sitesi 5 yıl önce bitirilmek üzere inşaatına tekrar başlanmış.

İşte Kâhtalılardan çözüm önerileri;

Baraja yakın olan yerlerde pamuk yetiştiriciliği teşvik etmek ve satış için pazar bulmak.
İklim şartları ve arazi yapısı uygun olmasından dolayı seracılığı geliştirme, yaygınlaştırma.

Meyve yetiştiriciliğini ticari amaçlı ve geniş bahçeler şeklinde geleceğe dönük bir şekilde yapmak

Dağ keçisi av’ını hiç duydunuz mu?

Çoğu kimse bilmese de Kâhta’nın 20 km kuzeyinde bulunan tarihi Cendere (Roma) Köprüsünden başlayarak Malatya yolu güzergâhındaki Bezar dağına kadar olan alanda yaban dağ keçisi  bulunuyor. Bunlar Çevre ve Orman Bakanlığı denetiminde ve av kurallarına uygun avlanmaya açılıyor. 2003 yılından beri avlanan Yaban keçisi; Bakanlık, Köy temsilcisi, ihaleyi alan şirket, av rehberi ve orman koruma memurlarının oluşturduğu bir ekiple yapılıyor.
7 yaş üstü (ki bir keçi en fazla 9 yıl yaşıyor) Teke avı için izin alınıyor. Yaş 7 den yukarı, boynuz 90 cm.uzun olması gözetiliyor.
Boynuz uzunluğuna göre ve gün sayısı, atılan mermi sayısı temel tutularak yaklaşık 7-8 bin TL ücret ödenmektedir.
 Alınan ücretten avın yapıldığı köyün bütçesine, 500 dolar civarında av başı para yatırılmaktadır. Yerli ve yaban avcılar gelmektedir. Çoğunluk Meksika, Lüksemburg, İspanya ve ABD li avcılar bu bölgeyi tercih ediyor.
Avcı; boynuz, kafa ve derisini götürürken eti genellikle köylüye bırakıyor. Avlaklar; Halof, Bezar, Yaylakonak, Olgunlar, Gedikli bölgesinde bulunuyor.

Çok güzel hareketler

1993’te başlatılan Uluslararası Kâhta KOMMAGENE FESTİVALİ programı içinde GAP Su Sporları yapılıyor. En başta Gap’a dalış, sörf, yelken, yüzme ve kürek dallarında yapılan etkinlikler 2 yıl aradan sonra tekrar gündeme geliyor.

Kâhta KOMMAGENE FESTİVALİ Doğu ve Güneydoğunun ilk ve tek uluslararası etkinliği olarak 1993 yılında Kâhta Turizm Danışma Müdürlüğünce (Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğünün birimi) başlatılmış. 10 yıl boyunca uluslararası katılımla gelenekselleştirilmiş. Kâhta’ya yeni bir soluk getiren festival yeni tesislerin açılmasına önayak olmuş. Turizmin çeşitlenmesi ile canlılık kazanan turizm biraz da olsun yüzleri güldürmüş. Festival kapsamına su sporlarının yanında Yamaç Paraşütü, mikrolight, Delta kanadı gibi yeni bölümler eklenmiş. Festivalden ötürü de Nemrut’a 2004 yılında Uluslar arası turizm yazarları ve gazetecileri federasyonu tarafından ödül verilmiş.
 

2010 yılında Kâhta’nın gelenekselleşmiş sembolü olan ULUSLARARASI KÂHTA KOMMAGENE FESTİVALİ 25-27 Haziran tarihlerin yeniden açılışa hazırlanıyor. Açılış Kâhta Belediyesi işbirliği ve ulusal-uluslararası koordinasyon ile gerçekleştiriliyor.

N.Esen Gök/Kâhta

Kahta neresidir?” üzerine 3 yorum

Yorum bırakın